Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ın kulu çokmuş. Az demesi
sevap çok demesi günahmış.
Evvel zaman içinde,
kalbur saman içinde, develer tellal iken ...Ülkenin birinde, garip bir
Keloğlan yaşarmış. Keloğlan’ın kendi garip olmaya garipmiş ama, hayalleri
hiç de öyle değilmiş. O, dünya güzeliyle evlenmek istiyormuş.
Bu arzusunu anacığına açmış:
-
Ana,
beni dünya güzeliyle evlendir, demiş.
Anası:
-
Dünya
güzelini unut oğulcuğum! Sana, kendine uygun bir kel kız bulup baş göz
ederiz, demiş.
Bunun üzerine Keloğlan:
-
Demek,
benim en büyük kusurum kel olmakmış ha? demiş üzüntüyle.
Keloğlan o günden sonra dünya güzelini
unutmuş, kendi kelliğini düşünür olmuş:
-
Ne
yapsam da bu kel kafamdan kurtulsam? Ben de herkes gibi sırma saçlı olsam,
saçlarım rüzgarlarda
dalgalansa! O zaman anam gider, dünya güzelini ister. O da yok demez Ben de
böylece muradıma ererim.
Keloğlan’ın gündüz hayalinde, gece düşünde hep saçlı
olmak varmış. Ne yer, ne içer; hep bunu düşünürmüş. Bu düşüncelerle günler
geçmiş.
Gecelerden bir gece… Keloğlan, yine aynı hayallerle
uykuya dalmış. Az sonra, rüya görmeye başlamış. Rüyasına yaşlı bir adam girmiş.
Yaşlı adam, Keloğlan’a üzüntüsünün sebebini sormuş:
Keloğlan:
-
Dede,
demiş. Sırma saçlı bir kafaya sahip olmak istiyorum!
Yaşlı adam:
-
Senin
derdinin dermanı sihirli peruk, demiş. O da Kafdağı’ndadır.
Sabah olunca Keloğlan heyecanla
uyanmış.
Anasına:
-
Ana,
ben gidiyorum, hakkını helal et, demiş.
Anası telaş içinde:
-
Nereye
oğlum? diye sormuş.
-
Rüyalarımın
peşine…
-
Rüyalarının
peşine mi? Ne rüyasıymış bu?
-
Sihirli
Peruk.
-
Sihirli
Peruk mu?
Keloğlan, gece rüyasında olan biteni
anasına anlatmış.
Anası:
-
A
kel oğlum, demiş. Şimdi de boş rüyaların ardına mı düşeceksin? demiş.
Keloğlan yalvarmış, yakarmış. Anasını
razı ederek ondan yolculuk iznini almış.
Eline demir asa almış, ayağına demir
çarık giymiş, yola çıkmış. Derelerden sel gibi,
tepelerden yel gibi
geçmiş. Az gitmiş uz gitmiş, altı ay bir güz gitmiş. Sonunda kurak bir yere
varmış. Keloğlan susamış. Çevreyi araştıran Keloğlan bir kuyu bulmuş. Biraz su
içmek için eğilince kuyuda bir canavarın durduğunu görmüş:
-
Merhaba
canavar kardeş! Kuyudan biraz su içebilir miyim? demiş.
-
Canavarda
beni buradan çıkartırsan içebilirsin, yoksa işin zor, demiş.
Keloğlan, tekrar eğilmiş kuyuya:
-
Nasıl
çıkartabilirim ki seni? diye sormuş canavara.
Keloğlan’a canavar:
-
Kuşağını
sarkıt! Ben ona tutunur çıkarım, demiş.
Keloğlan, kuşağını sarkıtmış. Canavar,
kuşağa tutunup yukarı çıkınca;
-
Sağ
ol Keloğlan, gel seni bir kucaklayayım, demiş.
Canavar, bizimkini kuvvetlice kucaklarken;
beni yanağımdan öper misin, demiş.
Keloğlan, yanağından öpünce canavar
bir deve dönüşmüş. Meğer bir cadı, yıllar önce
bu devi canavara
döndürmüş, Keloğlan, onu öpünce de sihir bozulmuş. Canavar Keoğlan’a:
Teşekkür ederim Keloğlan. Ben iyi bir devim. Bana yapılan
iyiliği karşılıksız bırakmam Ama önce senin susuzluğunu giderelim, karnımızı
doyuralım, sonra konuşuruz demiş.
Keloğlan, suyunu içmiş. Sonra dev ile birlikte
karınlarını doyurmuşlar. Dev Keloğlan’a:
-
Sana
nasıl yardımcı olabilirim? diye sormuş.
Keloğlan deve, sihirli peruktan
bahsetmiş. Bunun üzerine dev:
-
Bin
omzuma, seni göz açıp kapayana kadar, sihirli peruğa ulaştırayım, demiş.
Keloğlan,
devin omzuna binmiş. Yola çıkmışlar. Dev kocaman adımlarıyla göl ve
ırmaklardan kolayca
geçmiş. Sonunda bir sarayın yanına varmışlar. Dev, sarayı gösterip;
-
Keloğlan,
demiş. Sihirli peruğun sahibi olan dev, bu sarayda oturur. Bütün gücü
saçındadır.Günün önemli
bir bölümünü saçlarını tarayarak geçirir. Aynanın karşısına geçince
dünya ile ilişkisi
kesilir. Hiçbir şeyin farkına varamaz. O taranırken sen kolayca saraya
girersin. Haydi yolun açık olsun! Benden buraya kadar. Bundan sonrası senin
yeteneğine kalmış.
Devden ayrılan Keloğlan, sarayın yanına gelmiş. Bir
merdiven kurup çatıya çıkmış. Çatıdaki pencerelerden birini açmış. İçeriyi
seyretmeye başlamış.
O sırada dev, aynada sihirli peruğunu tarıyormuş.
Gerçekten de çevresinde olan bitenden habersizmiş.
Keloğlan sevinçle;
-
Yaşasın,
demiş. İşim çok kolay olacak!
Keloğlan, pencereden kendisini aşağı
bırakmış. Dev, daha ne olduğunu anlayamadan
Keloğlan bir kuş gibi
süzülmüş. Elini atıp sihirli peruğu kapmış ve:
-
Çatıdan
uçtum, peruğu kaptım! diye sevinç çığlığı atmış.
Sihirli peruğunu kaybeden devin hiçbir
gücü kalmamış. Keloğlan’ın arkasından koşup
Yakalamayı bile
düşünememiş. Hatta, kel kafası ortaya çıkınca çok utanmış, kaçıp ıssız bir
köşeye saklanmış.
Peruğu ele geçiren Keloğlan, hemen saraydan dışarı
çıkmış. Aşağıda bekleyen uysal devin yanına varmış. Ona:
-
Sihirli
peruğu kaptım dev amca, demiş. Şöyle bir takayım da bak bana!
-
Çok
güzel oldun, demiş dev.
Sonra, Keloğlan, devin omzuna binmiş.
Ülkesine dönmüş.
Artık lüle lüle saçların sahibi olan
Keloğlan’ı hiç kimse tutamamış. Dünya güzeliyle
evlenip mutlu olmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder