Kay ve Gerda adında iki arkadaş
varmış. Bunlar birbirlerini çok severlermiş. Kay ve Garda komşu çocuklarıymış.
Evleri yan yana, bahçeleri bitişikmiş. Renk renk çiçekler bir bahçeden diğerine
uzanırmış.
Bir kış günü Kay dışarı çıkmış. Kızağıyla
kaymaya başlamış. Başka bir kızak hızla Kay’ın yanından geçmiş. Kızak çok
güzelmiş. Beyaz bir at tarafından çekiliyormuş. Kızağın üzerinde bir kadın
varmış. Kadın tepeden tırnağa beyazlara bürünmüş. Başında da beyaz kürkten bir
şapka varmış.
Kızağın üzerindeki kadın dönüp Kay’a
gülümsemiş. Kay büyülenmiş gibiymiş. Kendi kızağını kadının kızağının arkasına
bağlamış. Kızak hızla yol almaya başlamış. Biraz sonra kasabanın dışına
çıkmışlar.
Kızak gökyüzüne yükselmiş. Uzun süre
uçmuşlar. Sonunda karlarla kaplı bir yere gelmişler. Kadın kızaktan inmiş. Bu
kadın Karlar Kraliçesi’ymiş.
Karlar Kraliçesi, Kay’ı alnından
öpmüş. Bu, buz gibi soğuk bir öpücükmüş. Kay o anda her şeyi unutmuş. Artık
yalnızca Karlar Kraliçesi’ni tanıyormuş.
Kay Buzdan bir sarayda yaşamaya
başlamış. Aradan günler geçmiş.
Kay hiçbir şey hatırlamıyormuş.
Karlar Kraliçesi bu durumdan memnunmuş. Çünkü Kay’ı hep yanında tutmak
istiyormuş.
Gerda ise Kay’ı çok özlemiş. Bütün
kış boyunca hep onu beklemiş. Günlerce penceresinin önünde oturmuş.
Sonunda bahar gelmiş. Kay hala eve
dönmemiş. Gerda, Kay’ı aramaya karar vermiş. Nehir kenarına gitmiş. Kay’ı orada
bulacağını umuyormuş. Ama Kay’dan hiç iz yokmuş. Nehir kıyısında bir kayık
duruyormuş.
Gerda kayığa binmiş. Kayık nehirde
yol almaya başlamış. Bir süre sonra kıyıda bir ev görünmüş. Evin güzel bir
bahçesi varmış.
Gerda kayığı kıyıya yanaştırmış.
Evin bahçesinde yaşlı bir kadın varmış. Gerda, yaşlı kadına başından geçenleri
anlatmış. Yaşlı kadın, Gerda’nın saçlarını taramaya başlamış. Sonra, Gerda’nın
saçına sihirli bir tarak takmış. Böylece Gerda büyülenmiş. Artık Kay’ı ve
ailesini hiç hatırlamıyormuş.
Gerda, birkaç gün yaşlı kadının
evinde kalmış. Birgün bahçede kırmızı bir gül açmış. Gerda gülü görünce büyü
bozulmuş. Küçük kız her şeyi hatırlamış. Yaşlı kadının evinden ayrılmış. Tekrar
Kay’ı aramak için yola koyulmuş. Çok geçmeden bir güvercine rastlamış. Ona
Kay’ı sormuş. Güvercin:
-
Arkadaşını
gördüm, demiş. Karlar Kraliçesi onu buzdan sarayına götürdü.
Gerda,
buz sarayını aramaya başlamış. Bir geyiğe rastlamış. Ona, Karlar Kraliçesi’nin
sarayını
sormuş. Geyik:
-
Karlar
Kraliçesi’nin sarayı çok uzaktır, diye karşılık vermiş. Oraya tek başına
gidemezsin.
İstersen seni götürürüm, demiş.
Gerda geyiğin sırtına binmiş.
Birlikte uçmuşlar. Dağların, tepelerin üzerinden geçmişler. Hava kararınca bir
kulübenin önünde durmuşlar.
Kulübede bir Japon kadın yaşıyormuş.
Japon kadın, onları akıllı Finli Kadına göndermiş.
Geyik ve Gerda, Finli kadına gitmiş
ve başından geçenleri hep anlatmış. Finli Kadın:
-
Kay’
ı ancak senin sevgin kurtarabilir. Zaman yitirmeden Karlar Kraliçesi’nin
sarayına
gidin, demiş.
Gerda, Karlar Kraliçesi’nin sarayına
gelmiş. Kay, önce Gerda’yı tanımamış. Gerda çok üzülmüş. Kay’a sarılıp ağlamaya
başlamış. Göz yaşları Kay’ın üzerine damlamış. Kay’ın buz tutmuş olan kalbi ısınmış. Büyü bozulmuş.
Kay her şeyi hatırlamış. İki arkadaş el ele tutuşmuşlar.
Gerda ve Kay, Karlar Kraliçesi’nin
sarayından ayrılmışlar.Geyik onları kendi ülkelerine geri götürmüş. Her ikisi
de çok mutluymuş. Kuşlar cıvıl cıvıl ötüşerek iki çocuğu selamlamış. Artık
evlerinden hiç ayrılmayacaklarına söz vermişler. O günden sonra hep mutluluk
içinde yaşamışlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder