26 Haziran 2013 Çarşamba

UÇAN SANDIK


 Bir zamanlar çok zengin bir tüccar yaşarmış. Tüccarın tembel bir oğlu varmış. Çalışmayı hiç sevmezmiş.
                Günün birinde tüccar ölmüş. Bütün serveti oğluna kalmış. Delikanlı bir gün bile çalışmamış. Çılgın gibi para harcamaya başlamış. Altınları zevk için etrafa saçıyormuş.
                Sonunda serveti tükenmiş. Tembel genç beş parasız kalmış. Yaptıklarından çok pişman olmuş. Ne yapacağını kara kara düşünmeye başlamış.
                Bir gün delikanlının arkadaşı ona bir sandık armağan etmiş. Bu sandık sihirliymiş. Kilidine basınca uçuyormuş. Delikanlı sandığa binip uzaklara gitmeye karar vermiş.
                Delikanlı sandığın içine girmiş. Kilide basmış. Sandık bir anda havalanmış. Dağların, ovaların, kentlerin üzerinden uçmuş. Sonunda bir ormana inmiş. Delikanlı, sandığı bir ağacın altına saklamış. Sonra da yürüyerek şehre gitmiş.
                Delikanlı yolda yaşlı bir kadınla karşılaşmış. Biraz sohbet etmişler. Yaşlı kadın prensesten söz etmiş. Onun çok güzel olduğunu söylemiş. Delikanlı prensesi merak etmiş. Kadına veda edip sandığın yanına dönmüş.
                Gece olunca sandığa binmiş. Doğruca saray gitmiş. Gizlice prensesin odasına girmiş. Prenses, delikanlıdan hiç korkmamış. İkisi çok iyi anlaşmışlar. Geç saatlere kadar sohbet etmişler. Sabaha karşı delikanlı sandığa binip ormana dönmüş.
                Tüccarın oğlu, ertesi gün hep prensesi düşünmüş. Onu yeniden görmeyi çok istiyormuş. O da saraya gitmeye karar vermiş. Bu kez padişah ile de tanışacakmış. Padişah öykü, masal dinlemekten çok hoşlanırmış. Ona gezdiği, gördüğü yerlerden söz edecekmiş. Güzel masallar anlatacakmış. Padişahın kendisini  seveceğinden  eminmiş. Sihirli sandığın ona şans getireceğine inanıyormuş. Bu sandık sayesinde her işi yolunda gidecekmiş.
                Delikanlı bildiği bütün masalları kuşlara, ağaçlara anlatmış. Bir şelalenin yanına gitmiş. Masalları bir kez de burada tekrarlamış. Padişahın huzurunda yanlış yapmamak için hazırlanıyormuş.
                Akşam olmasını sabırsızlıkla bekliyormuş. Prensesi  tekrar göreceği  için çok mutluymuş. Sonunda hava kararmış. Delikanlı sandığa binip saray gitmiş.
                Sarayda padişah ile tanışmış. İkisi çok iyi anlaşmışlar. Padişah:
-          Kızım senden çok söz etti. Şimdi bana güzel bir şeyler anlat bakalım, demiş.
Delikanlı kibritle ilgili bir masal anlatmış. Padişah masalı ilgiyle dinlemiş. Masal bittiğinde
delikanlıyı tebrik etmiş. Sonra bir masal daha istemiş.
                Delikanlı bu kez, iki kap ile ilgili bir masal anlatmış. Kaplardan biri bakır, diğeri toprakmış. Padişah sesini çıkarmadan dinlemiş. Bu masalı da çok beğenmiş. Padişah delikanlıyı çok sevmiş.
                Delikanlının şansı iyi gitmeye başlamış. Bunların sihirli sandık sayesinde olduğuna inanıyormuş.
                Padişah, iki genci yanına almış.
-          Delikanlı seni sevdim, demiş. Kızımla evlenmeni istiyorum.
Tüccarın oğlu buna çok sevinmiş. Hemen düğün hazırlıklarına başlamış.
Düğün gecesi bütün kent süslenmiş. Havai fişekler patlatılmış. Ortalık gündüz gibi aydınlanmış
Tüccarın oğlu sandığa binip şehrin üzerinde tur atmış. Şehir halkını selamlamış. Daha sonra sandığı orman götürüp saklamış.
                Ertesi sabah delikanlı ormana gitmiş. Bir de ne görsün! Bir havai fişek kıvılcımı sandığı yakmış. Kül etmiş. Delikanlı üzüntüsünden ağlamaya başlamış.
-          Sandık olmadan hiçbir şey yapamam, demiş. Prenses beni artık sevmez.
Delikanlı saraya dönmemiş. Sandık olmadan prensesin onu sevmeyeceğini zannetmiş.
Oysa yanılıyormuş. Sandık, prenses için önemli değilmiş. Prenses onun kendisini seviyormuş.
Günlerce delikanlıyı beklemiş. Gece gündüz sarayın balkonunda yolunu gözlemiş.
                Tüccarın oğlu ise şehir şehir gezmeye başlamış. Gezdiği yerlerde çocuklara masallar anlatıyormuş. Pek çok ülke gezmiş. Ama prensesi hiç unutmamış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder