5 Temmuz 2013 Cuma

PARMAK ÇOCUK


Parmak çocuk, yedi kardeşin en küçüğüymüş. Sadece yaş olarak değil, boy olarak da küçükmüş. O kadar küçükmüş ki, herkes onu “Parmak Çocuk” diye çağırırmış

            Parmak Çocuk, çok fakir bir ailedenmiş. Doğru dürüst ne oyuncakları varmış ne de üzerlerine giyecek elbiseleri. Hatta bir gün, Parmak çocuk, annesi ile babasını, bu konu hakkında konuşurlarken duymuş.

-       Artık onlara bakamıyoruz…Dayanacak gücümüz kalmadı…

Duyduğu bu sözler çok üzmüş Parmak Çocuğu. Hemen kardeşlerinin yanına

koşup, durumu anlatmış.

-       Hep beraber ormana gidelim. Kendi başımızın çaresine bakalım, hem belki,

bu yoksulluğa da bir çare buluruz, demiş.

            Böylece bütün kardeşler, başta Parmak Çocuk olmak üzere düşmüşler orman yollarına. Uzun bir süre yürümüşler. Yorgunluktan ve açlıktan, adım atacak halleri bile kalmamış.

            Parmak Çocuk:

-       Hadi biraz daha dayanın.Mutlaka buralarda birileri olmalı, deyip kardeşlerine

Güç vermeye çalışıyormuş. Ancak, güneşin artık batıyor olması, onun da umudunu yitirmesine neden olmuş.

            Birden, karanlığın içinde bir ışık görmüşler. Uzakta olmasına rağmen, bir evin varlığı, hepsini rahatlatmış. Ama rahatlamaları, ancak evin sahibini görene kadar sürmüş. Çünkü, karşılarında hiç görmedikleri kadar iri bir adam duruyormuş.

-       Bu bir dev, demiş içlerinden biri.

Dev:

-       Haydi içeri girin bakalım. Hem sizin ne işiniz var burada? diye sormuş.

Çocuklar ne diyeceklerini bilememiş. Sadece “Kaybolduk” diyebilmişler. Onları

nazikçe içeri davet eden dev, içeri girer girmez.

-       İşte bu harika! demiş. Uzunca bir zaman için yemeğim hazır artık artık.

Çocuklar önce bir şey anlamasalar da, sonunda bu koca devin, kendilerini teker

Teker yiyeceğini anlamışlar.

            Parmak Çocuk:

-       Sakin olmalıyız, demiş. Bu gece bir şey anlamamış gibi davranalım. Karnımızı

Bir güzel doyuralım. Sonra sabaha karşı kaçmak için bir fırsat kollayalım.

            Parmak Çocuğun dediklerini yapmış bütün kardeşleri. Karınları iyice doyunca, “Bizim uykumuz geldi” demişler, hep bir ağızdan. Zaman gece yarısını geçince, Parmak Çocuk uyandırmış hepsini.

-       Haydi gitme zamanı geldi!

Bizimkilerin giderken çıkardıkları gürültü, devi bile uyandırmış. Apar topar dışarı

atmışlar kendilerini. Ama bu kurtulmaları demek değilmiş elbette. Çünkü devin nefesini arkalarında, sesini kulaklarında duyuyorlarmış.

            Bir süre bizimkiler önde, dev arkada sürmüş bu kovalamaca. Sonunda, dev ve koca gövdesi dayanamayıp bir ağaç gibi devrilmiş yere.

            Bunu fırsat bilen Parmak Çocuk, devin ayakkabı bağlarını çözüvermiş bir çırpıda. Eğer devin ayakkabısı olmazsa, çıplak ayakla onları takip edemeyeceğini düşünmüş. Ama bilmeden yaptığı bu iş, bir büyünün bozulmasını sağlamış. Kötü kalpli büyücünün biri, yakışıklı prensi, koca bir deve çeviren büyüsüymüş bu.

            Genç prens, bir süre inanamamış büyünün bozulduğuna. Sonra bakmış ki her şey yolunda;

-       Beni bu büyüden kurtaran sizler, dileyin benden ne dilerseniz, demiş.

Parmak Çocuk:

-       Biz ve ailemiz çok fakiriz efendim, demiş. Babama bir iş verirseniz, çok büyük

İyilik yapmış olursunuz bizlere.

            Prens cebinden çıkardığı bir kese altını uzatmış Parmak Çocuğa.

-       Artık benim kardeşlerim sayılırsınız. Şimdilik bunu alın. Sonra da aileniz ile

Birlikte gelip, sarayıma yerleşin.

            Bu sözler, Parmak Çocuğu ve kardeşlerini havalara uçurmuş. Bu güzelim haberi anne ve babalarıyla paylaşmak için hemen evlerinin yolunu tutmuşlar. Ve o günden sonra hep birlikte çok mutlu bir şekilde yaşamışlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder