Eski
zamanların birinde, dağdaki bir kulübede yaşlı bir oduncu yaşardı. Bir gün,
tahta parçasını kesmeye çalışırken duyduğu sesle irkildi: “ Dikkatli ol,
kesmeye devam edersen canımı acıtacaksın!” Hayretler içinde kalan oduncu,
elindeki kütüğü marangoz arkadaşı Geppetto Usta’ya götürdü. Aldığı bu hediyeye
çok sevinen Geppetto Usta,
Büyük bir intizamla kütüğü işledi
ve güzel bir kukla yaptı.
Kukla hareket etmeye başladığında,
Geppetto hayretle ona alışmaya çalıştı. Kuklasına Pinokyo adını verdi. Ona oğlu
gibi davranıyordu.
Pinokyo’nun okula gitme zamanı geldi
çattı. Pinokyo, okuyacağı alfabe kitabını satın alabilmek için ceketini sattı.
Bu azmi gören Geppetto Usta onu okul yolladı. Okulda uslu duracağına dair onda
söz aldı.
Ancak sözünü tutamadı. Kukla
tiyatrosuna gitmeye karar verdi. Gösteriyi izlemek için de alfabe kitabını
sattı.
Pinokyo, eve dönerken dolandırıcı
kedi ve tilkiyle karşılaştı. İyi niyetli Pinokyo’yu, parasını sihirli bir yere
gömerse, kısa sürede üzerinin altınla kaplı bir ağacın büyüyeceğini söyleyerek
kandırdılar.
Hep birlikte karınlarını doyurmak ve
dinlenmek için küçük bir hanın lokantasına girdiler. Pinokyo sabah uyandığında,
dolandırıcıların hesabı ödemeden kaçtıklarını
farkına vardı.
İyi kalpli peri, Pinokyo’nun
yaralarını sardıktan sonra, onu denemeye kalktı. Paralarının nerede olduğunu
sordu. Pinokyo da ona bir sürü yalan sıraladı. Her söylediği yalanda, burnu biraz
daha uzuyordu.
Eve doğru tekrar ilerlerken,
haydutlarla karşılaştı. Haydutlar, Pinokyo’nun üstüne saldırdı. Birden, iyi
kalpli bir peri ortaya çıktı ve Pinokyo’yu iyileştirmek için yanına aldı.
İyileştikten sonra, yolda bir kez
daha kedi ve tilkiyi gördü. Daha önce başına gelenlerden ders almadığı için
paralarını sihirli bir yere gömmesi gerektiği konusunda yeniden ikna oldu.
Cebinde kalan paralarını toprağa gömdükten sonra evine döndü. Aradan kısa bir
süre geçince paralarını gömdüğü yere gitti. Altın paralarla dolu bir ağacın
büyümesini beklemeye başladı. Paralar yerinde yoktu. Kediyle tilkinin, paraları
çaldığını anladı.
Umutsuzluğa kapılarak her yerde iyi
kalpli periyi aradı, ama onu bir türlü bulamadı. Deniz kenarına geldiğinde,
sandalın içinde akıntıya kapılan biri olduğunu gördü. Dikkatle baktı, onun
Geppetto olduğunu fark etti. Geppetto, oğlu kayıplara karıştığından beri her
yerde Pinokyo’yu arıyordu. Pinokyo, onu kurtarmak için hemen suya atladı.
Akıntının etkisiyle kendini bir adada buldu.
Bu adada balıkçılar yaşıyordu ve
Pinokyo çalışmayı kabul etmediği için onun karnını doyurmuyorlardı.
Pinokyo’nun karşısına saçları
beyazlamış ihtiyar bir kadın çıktı. Onu eve davet etti. Su sürahisini
doldurmasına karşılık karnını doyurdu. Aradan birkaç gün geçti. Pinokyo,
babasını düşünüyordu. Duyduğu üzüntü ve pişmanlıktan gözyaşları bir türlü
dinmiyordu.
Karnını
doyuran ihtiyar kadın, aslında iyi kalpli periden başkası değildi. Pinokyo’ya
yardım etmek istiyordu. Ama ilk önce, ondan okula gidip uslu duracağına dair
söz aldı.
Pinokyo’yu, zor da olsa okula kabul
ettiler. Arkadaşları da zamanla
kabullendiler onu. Pinokyo sınıfın en yaramaz çocuğuyla arkadaş olmuştu.
Arkadaşı, Pinokyo’yu oyuncaklar ülkesine gitmeye ikna etti.
Bir kaç ay boyunca Pinokyo kendini
çok mutlu hissetti. Gün geçtikçe kulakları uzadı ve kuyruğu çıktı. Artık, bir
eşeğe dönüşmüştü. Onu pazarda sattılar ama bir süre sonra sahipleri bir işe
yaramadığını düşünerek, onu denize atmaya karar verdiler.
Suya girince, içinde hapsolduğu eşek
bedeni, balıklar tarafından silip süpürüldü ve Pinokyo kendini kurtarmak için
yüzmeye başladı. Dalgalar arasında yüzerken, koca bir köpek balığı Pinokyo’yu
gördü ve tek bir lokmada onu midesine indirdi.
Köpek balığının dişleri arasından
kaçarak doğrudan midesine inen Pinokyo, burada bir sürprizle karşılaştı. Babası
Geppetto da balığın karnındaydı. İkisi de birbirini görünce çok sevindi. Şans
eseri, Pinokyo köpek balığının uyuyakaldığını fark etti. Bunun üzerine,
Geppetto’yu köpekbalığının keskin dişleri arasından geçirerek, karaya ulaşmaya
çalıştılar.
Suda uzun bir süre yol aldıktan
sonra buldukları yakın bir eve sığındılar. Orada dinlenirken uykuya daldılar.
İyi kalpli peri, rüyasında Pinokyo’ya,” Pinokyo, sen iyi bir çocuksun. Artık
dersini aldığına göre, diğerleri gibi gerçek bir çocuk olacaksın!” dedi.
Pinokyo, uyanır uyanmaz aynaya koştu. Yaşıtları gibi sağlıklı, beyaz tenli bir
çocuk oldu. Sevinçten yerinde duramıyordu. Babasını uyandırdı. Baba oğul
birbirlerine sarıldılar ve o andan itibaren bir daha hiç ayrılmadılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder