Bir zamanlar
yemyeşil bir ormanın kıyısında ki bir evde yaşayan çok tatlı bir kız çocuğu
vardı. Herkes onu çok severdi. En çok da büyükannesi severdi.
Büyükannesinin evi ormanın öbür
ucundaydı. Haftada bir gün küçük kız büyükannesini ziyaret eder, bir şeye
ihtiyacı olup olmadığını sorardı. Bir gün büyükanne küçük torununa kırmızı bir
başlık hediye etti. Küçük kız bu başlığı çok sevdiği için kafasından hiç
çıkarmıyordu. Böylece küçük kızı tanıyanlar artık onu “Kırmızı Başlıklı Kız”
diye çağırmaya başladılar.
Bir gün Kırmızı Başlıklı Kız’ın
büyükannesi çok hastalanmış, yataktan çıkamaz olmuştu. Kırmızı başlıklı Kız’ın
annesi büyükanneye götürmesi için ona bir yemek sepeti
verdi.
Sepetin içinde büyük bir pasta, şişe içinde limonata ,hastalığı geçsin diye konmuş
ilaçları vardı.
Annesi, küçük kıza, “Büyükanne’ye
giderken yolda oyalanma. Büyükanneyi de rahatsız edecek şeyler yapma.
Biliyorsun ki o çok hasta.” dedi.
Kırmızı Başlıklı Kız annesine
dediklerini yapacağına dair söz verdi. Onunla vedalaştıktan sonra ormanda
yürümeye başladı. Büyükannenin evi yarım
saat sürer bir mesafedeydi. Kırmızı Başlıklı Kız ormanda hoplayıp zıplayarak
yol alıyordu. Bazen eğilip çiçek topluyor, bazen de kelebeklerle konuşuyordu.
Böyle ilerlerken karşısına bir kurt çıktı. Kırmızı Başlıklı Kız, daha önce hiç
kurt görmemişti. Bu yüzden ondan hiç korkmadı.
“Merhaba, Kırmızı Başlıklı Kız!”
dedi kurt.
“Merhaba!”
“Elinizde yiyecek sepetiyle, bu güzel günde nereye
gidiyorsunuz?”
“Büyükanneme gidiyorum. Çünkü o çok
hastalandı. Annem de onun için güzel yemekler yaptı. Hepsi sepetin içinde. Ona
götürüyorum.” dedi.
“Öyle mi ? Çok üzüldüm doğrusu!
Nerede oturuyor büyükannen? Belki yolum düşerse bir geçmiş olsuna giderim.”
Hain kurt kötü kötü gülümsüyordu.
“Ormanın öbür tarafında, üç büyük
meşe ağacının altında, kırmızı çatılı bir evde oturuyor.” dedi küçük kız.
Kurt, içinden ormandaki evde
büyükanne ve küçük kızı nasıl yiyeceğinin hayallerini kuruyordu.
Tatlı bir sesle, “Etrafındaki şu
güzel çiçeklere bir baksana!” dedi.
Bu güzel çiçekleri toplayıp
büyükannene götürürsen çok mutlu olacaktır.”
Bu sözler üzerine Kırmızı Başlıklı
Kız, bunun iyi bir fikir olduğunu düşünerek çiçeklerden bir buket götürmeye
karar verdi. En güzel çiçeği aramaya başlayınca zamanın nasıl geçtiğini
anlayamadı. Bu arada kurt boş durmamıştı. Küçük kız çiçek toplarken kötü kurt
da büyükannenin evinin yolunu tutmuştu. Kapıyı çaldı.
“Kim
o?” diye yaşlı kadın sordu.
Sesini incelterek, “Benim büyükanne,
Kırmızı başlıklı Kız.” dedi kurt.
“Sana yemek getirdim. Haydi kapıyı
aç.”
Yaşlı kadının kapıyı bile açacak
hali yoktu.
Anahtar paspasın altında.” diye
seslendi. Anahtarı alan kurt kapıyı açtı ve hızla yatağın üstüne atladı.
Büyükanneyi bir çırpıda yalayıp yuttu.
Elbise dolabından büyükannenin
kıyafetlerinden birini giydi. Başına başlığını, gözüne gözlüğünü taktı. Yatağa
yatarak, Kırmızı Başlıklı Kız’ı beklemeye başladı.
Kırmızı Başlıklı Kız olanlardan
habersiz, hala çiçek topluyordu. İstediği gibi bir buket topladıktan sonra koşa
koşa büyükannenin evine gitti. Kapının açık olduğunu görünce biraz şaşırdı.
Çünkü büyükanne kapısını her zaman kilitli tutardı. İçeri girince, “Merhaba.”
Diye seslendi. Kimseden cevap gelmeyince büyükannenin yatağının yanına gitti.
Yatakta yatan kurdu büyükannesi sandı.
“Büyükanneciğim, senin ne büyük
kulakların var” dedi Kırmızı Başlıklı Kız hayretle.
Yatakta yatan kurt sesini inceltmeye
çalışarak,
“Seni daha iyi duyabilmek için,
yavrucuğum.” Dedi.
“Büyükanneciğim, senin ne büyük
gözlerin var!”
“ Seni daha iyi görebilmek için, yavrucuğum.”
“Büyükanneciğim, senin ne büyük
ellerin var!”
“Sana daha iyi dokunabilmek için,
yavrucuğum.
“Büyükanneciğim, senin ne büyük bir
ağzın var!”
“Seni daha iyi yiyebilmek için,
yavrucuğum!” diyen kurt yataktan atladığı gibi Kırmızı Başlıklı Kız’ın üzerine
çullandı ve küçük kızı bir lokmada yutuverdi.
Karnı iyice şişen kurdun hareket
edecek hali kalmamıştı. Odanın ortasına yatıp horlayarak uyumaya başladı.
Bu sırada ormandaki evin önünden
geçen bir avcı kurdun horultularını duydu. Yaşlı nine de ne kadar çok horluyor,
dedi. “Gidip bir bakayım, hasta mı acaba?” diye düşündü. Kapıya vurdu. Ama
evden hiç kimse gelmedi.
Eve giren avcı yerde, uyumakta olan
kurdu gördü. Kurdun karnından, “İmdat, yardım edin bize!” diye sesler
geliyordu. Çünkü kurt onları canlı canlı yutmuştu. Neyse ki büyükanne ve
Kırmızı Başlıklı Kız kurdun karnında hala yaşıyorlardı.
Avcı uyumakta olan kurdun karnını
açtı. Büyükanne ve Kırmızı Başlıklı Kız’ı içinden çıkardı. Kurdun karnını da
kocaman kocaman taşlarla doldurdu.
Kurtuldukları için büyükanne ve
Kırmızı Başlıklı Kız sevinçle kucaklaştılar. Avcıya teşekkür ettiler.
Kötü kalpli kurda ne olduğunu
soruyorsanız, karnında ki taşları bir türlü hazmedemedi. Yediği bir şeyin ona
dokunduğunu zannetti. Karnı hiç acıkmadığı için de bir daha kimseyi yemeye
kalkışmadı. Böylece ormandaki insanları yiyemeyeceğini anladı. Bir daha ormanda
yaşayan canlıları hiç kandırmaya çalışmadı.
Büyükanne ve Kırmızı Başlıklı Kız’a
gelince, ikisi de çok mutlu yaşadılar.
Kırmızı Başlıklı Kız bir daha asla,
tanımadığı kimselerle konuşmadı ve annesinin sözünden dışarı hiç çıkmadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder