8 Temmuz 2013 Pazartesi

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ


            Bir zamanlar yemyeşil bir ormanın kıyısında ki bir evde yaşayan çok tatlı bir kız çocuğu vardı. Herkes onu çok severdi. En çok da büyükannesi severdi.

            Büyükannesinin evi ormanın öbür ucundaydı. Haftada bir gün küçük kız büyükannesini ziyaret eder, bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sorardı. Bir gün büyükanne küçük torununa kırmızı bir başlık hediye etti. Küçük kız bu başlığı çok sevdiği için kafasından hiç çıkarmıyordu. Böylece küçük kızı tanıyanlar artık onu “Kırmızı Başlıklı Kız” diye çağırmaya başladılar.

            Bir gün Kırmızı Başlıklı Kız’ın büyükannesi çok hastalanmış, yataktan çıkamaz olmuştu. Kırmızı başlıklı Kız’ın annesi büyükanneye götürmesi için ona bir yemek sepeti

verdi. Sepetin içinde büyük bir pasta, şişe içinde limonata ,hastalığı geçsin diye konmuş ilaçları vardı.

            Annesi, küçük kıza, “Büyükanne’ye giderken yolda oyalanma. Büyükanneyi de rahatsız edecek şeyler yapma. Biliyorsun ki o çok hasta.” dedi.

            Kırmızı Başlıklı Kız annesine dediklerini yapacağına dair söz verdi. Onunla vedalaştıktan sonra ormanda yürümeye başladı. Büyükannenin evi  yarım saat sürer bir mesafedeydi. Kırmızı Başlıklı Kız ormanda hoplayıp zıplayarak yol alıyordu. Bazen eğilip çiçek topluyor, bazen de kelebeklerle konuşuyordu. Böyle ilerlerken karşısına bir kurt çıktı. Kırmızı Başlıklı Kız, daha önce hiç kurt görmemişti. Bu yüzden ondan hiç korkmadı.

            “Merhaba, Kırmızı Başlıklı Kız!” dedi kurt.

            “Merhaba!”

            “Elinizde yiyecek  sepetiyle, bu güzel günde nereye gidiyorsunuz?”

            “Büyükanneme gidiyorum. Çünkü o çok hastalandı. Annem de onun için güzel yemekler yaptı. Hepsi sepetin içinde. Ona götürüyorum.” dedi.

            “Öyle mi ? Çok üzüldüm doğrusu! Nerede oturuyor büyükannen? Belki yolum düşerse bir geçmiş olsuna giderim.” Hain kurt kötü kötü gülümsüyordu.

            “Ormanın öbür tarafında, üç büyük meşe ağacının altında, kırmızı çatılı bir evde oturuyor.” dedi küçük kız.

            Kurt, içinden ormandaki evde büyükanne ve küçük kızı nasıl yiyeceğinin hayallerini kuruyordu.

            Tatlı bir sesle, “Etrafındaki şu güzel çiçeklere bir baksana!” dedi.

            Bu güzel çiçekleri toplayıp büyükannene götürürsen çok mutlu olacaktır.”

            Bu sözler üzerine Kırmızı Başlıklı Kız, bunun iyi bir fikir olduğunu düşünerek çiçeklerden bir buket götürmeye karar verdi. En güzel çiçeği aramaya başlayınca zamanın nasıl geçtiğini anlayamadı. Bu arada kurt boş durmamıştı. Küçük kız çiçek toplarken kötü kurt da büyükannenin evinin yolunu tutmuştu. Kapıyı çaldı.

            “Kim o?” diye yaşlı kadın sordu.

            Sesini incelterek, “Benim büyükanne, Kırmızı başlıklı Kız.” dedi kurt.

            “Sana yemek getirdim. Haydi kapıyı aç.”

            Yaşlı kadının kapıyı bile açacak hali yoktu.

            Anahtar paspasın altında.” diye seslendi. Anahtarı alan kurt kapıyı açtı ve hızla yatağın üstüne atladı. Büyükanneyi bir çırpıda yalayıp yuttu.

            Elbise dolabından büyükannenin kıyafetlerinden birini giydi. Başına başlığını, gözüne gözlüğünü taktı. Yatağa yatarak, Kırmızı Başlıklı Kız’ı beklemeye başladı.

            Kırmızı Başlıklı Kız olanlardan habersiz, hala çiçek topluyordu. İstediği gibi bir buket topladıktan sonra koşa koşa büyükannenin evine gitti. Kapının açık olduğunu görünce biraz şaşırdı. Çünkü büyükanne kapısını her zaman kilitli tutardı. İçeri girince, “Merhaba.” Diye seslendi. Kimseden cevap gelmeyince büyükannenin yatağının yanına gitti. Yatakta yatan kurdu büyükannesi sandı.

            “Büyükanneciğim, senin ne büyük kulakların var” dedi Kırmızı Başlıklı Kız hayretle.

            Yatakta yatan kurt sesini inceltmeye çalışarak,

            “Seni daha iyi duyabilmek için, yavrucuğum.” Dedi.

            “Büyükanneciğim, senin ne büyük gözlerin var!”

            “ Seni daha iyi görebilmek için, yavrucuğum.”

            “Büyükanneciğim, senin ne büyük ellerin var!”

            “Sana daha iyi dokunabilmek için, yavrucuğum.

            “Büyükanneciğim, senin ne büyük bir ağzın var!”

            “Seni daha iyi yiyebilmek için, yavrucuğum!” diyen kurt yataktan atladığı gibi Kırmızı Başlıklı Kız’ın üzerine çullandı ve küçük kızı bir lokmada yutuverdi.

            Karnı iyice şişen kurdun hareket edecek hali kalmamıştı. Odanın ortasına yatıp horlayarak uyumaya başladı.

            Bu sırada ormandaki evin önünden geçen bir avcı kurdun horultularını duydu. Yaşlı nine de ne kadar çok horluyor, dedi. “Gidip bir bakayım, hasta mı acaba?” diye düşündü. Kapıya vurdu. Ama evden hiç kimse gelmedi.

            Eve giren avcı yerde, uyumakta olan kurdu gördü. Kurdun karnından, “İmdat, yardım edin bize!” diye sesler geliyordu. Çünkü kurt onları canlı canlı yutmuştu. Neyse ki büyükanne ve Kırmızı Başlıklı Kız kurdun karnında hala yaşıyorlardı.

            Avcı uyumakta olan kurdun karnını açtı. Büyükanne ve Kırmızı Başlıklı Kız’ı içinden çıkardı. Kurdun karnını da kocaman kocaman taşlarla doldurdu.

            Kurtuldukları için büyükanne ve Kırmızı Başlıklı Kız sevinçle kucaklaştılar. Avcıya teşekkür ettiler.

            Kötü kalpli kurda ne olduğunu soruyorsanız, karnında ki taşları bir türlü hazmedemedi. Yediği bir şeyin ona dokunduğunu zannetti. Karnı hiç acıkmadığı için de bir daha kimseyi yemeye kalkışmadı. Böylece ormandaki insanları yiyemeyeceğini anladı. Bir daha ormanda yaşayan canlıları hiç kandırmaya çalışmadı.

            Büyükanne ve Kırmızı Başlıklı Kız’a gelince, ikisi de çok mutlu yaşadılar.

            Kırmızı Başlıklı Kız bir daha asla, tanımadığı kimselerle konuşmadı ve annesinin sözünden dışarı hiç çıkmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder