Ülkenin birinde tembel
mi tembel bir kız vardı. Annesinin tüm isteklerine karşın, çıkrıkla iplik
bükmeye yanaşmazdı. Annesi ne derse desin bu işin kızına yaptıramıyordu.
Günün birinde annesi öyle ısrar etti ki kız yine de iplik
bükmeye yanaşmadı. O zaman kadın:
-
Bak
sana beş dakika izin, dedi. Beş dakika sonunda iplik bükmeye başlamazsan
seni döverim.
Kız
buna da aldırmadı. Sonunda kadın kızını dövmeye başladı. Evde kıyametler koptu.
Tam o sırada kraliçe arabasıyla evin önünden geçiyordu. Arabayı durdurttu.
Kadını dışarıya çağırdı. Bu kavga gürültünün nedenini sordu. Kadın kızının
tembelliğini açıklamaktan utandı. Onun için kraliçeye yalan söyledi.
-
Bu
kızı çıkrığın başından kaldıramıyorum, dedi. Durup dinlenmeden iplik bükmek
istiyor. Ben fakirim.
Yeterince keten alamıyorum, işte bunun için onu dövdüm kraliçem.
-
Ah
ne iyi, dedi kraliçe. Benim hayatta iplik bükmek kadar hoşlandığım iş yoktur.
Çıkrığın dönerken
çıkardığı sesi dinlemek beni çok heyecanlandırır. İsterseniz kızınızı verin
benim yanıma. Sarayda bol bol keten var. Durmadan iplik büksün. Para da
kazanmış olur.
Böylelikle tembel kız saraya götürüldü. Kraliçe ona iç
içe üç oda gösterdi. Üç oda da tavana kadar ketenle doluydu. Kıza bunları
göstererek:
-
Haydi
hemen işe başla, bunların hepsini üç günde bük de marifetini göster bana,
dedi. Eğer bunları kısa
sürede iplik yaparsan seni oğluma alırım. Gerçi sen fakir bir kızsın ama benim
için mal mülk önemli değildir. Önemli olan çalışkanlıktır.
Kraliçe ayrılınca kızı aldı bir düşünce. Değil öyle üç
günde, üç yıl çalışsa da bu kadar keteni bükmesine imkan yoktu. Üç gün boyunca
ketenlere elini sürmeden için için ağladı, kaderine kızdı. Üçüncü gün kraliçe
geldi. Ketenlere baktı. Henüz el sürülmediğini gördü. Bunun nedenini sordu. Kız
hemen bir yalan uydurdu:
-
Annemden
ayrı kalmak beni çok etkiledi kraliçem, dedi. Onun için çalışamadım.
-
Haklısın
kızım, dedi kraliçe. Yarın işe başlamalısın artık.
Kız yalnız kalınca kara kara düşünmeye
başladı, odada gezindi. Pencerenin önüne
gitti. Yoldan üç
kadınının gelmekte olduğunu gördü. Bunlardan birinin kocaman ayakları vardı.
Diğerinin alt dudağı öylesine uzundu ki çenesine doğru sarkıyordu. Üçüncüsünün baş
parmağı adamakıllı genişti.
Kadınlar başlarını kaldırıp pencere önüne kıza baktılar.
Neden böyle üzgün olduğunu sordular. Kız da olup bitenlerin hepsini anlattı.
Onu dinleyen kadınlar:
-
Sen
hiç üzülme güzelim, dediler. Eğer bizi düğününe çağırmaya söz verirsen biz
senin işini yaparız.
-
Tamam
diye sevinçle karşılık verdi kız.
-
Ama
bizi akraban olarak tanıtacaksın. Yemekte yanına oturtacaksın. Bu şartları
kabul edersen kısa sürede büker iplik yaparız.
-
Kabul
dedi kız. Haydi hemen içeri girin. Bir an önce işe başlayın.
Kadınlar içeri girdiler. Çıkrıkları
kurdular. Kocaman ayaklı olanı lifleri çekip tekerleği
döndürdü. Uzun dudaklı
kadın lifleri ıslattı, kalın parmaklısı da bunları bükerek tezgaha vurdu.
Böylece çalışmaya başladılar. Kız buna çok sevindi. Çünkü kadınlar çok hızlı
çalışıyor, kısa sürede pek çok iplik üretiyorlardı. Kraliçe geleceği zaman
kadınlar keten yığınlarının altına saklanıyorlar, ortalıkta görünmüyorlardı.
Kraliçe kısa sürede üretilen iplikleri gördükçe kıza övgüler yağdırıyor, onu
kutluyordu. Böylece kısa bir sürede üç odadaki ketenin tümü ipliğe dönüştü.
Kadınlar giderlerken kıza sıkı sıkı tembih ettiler:
-
Bize
verdiğin sözü unutma kızım. Tüm alın yazın buna bağlı. Bizden söylemesi…
-
Kız
kraliçeye boş odaları, yığınla ipliği gösterince kraliçe çok sevindi. Hemen
oğlunu çağırdı. Kızla tanıştırdı. Oğlunu böyle çalışkan, böyle becerikli bir
kızla evleneceği için kutladı. Düğün günü yaklaşınca kız kraliçeye:
-
Benim
üç kadın akrabam var, dedi. Onların büyük iyiliklerini gördüm. Onları da
düğünüme çağırmama izin verir misiniz?
-
Tabi
kızım, dedi kraliçe, elbette çağıracaksın.
-
Ama
bizim sofrada oturmalarını da isteyeceğim efendim.
-
Tabi
kızım elbette seninle birlikte oturacaklar diye cevapladı kraliçe.
Düğün başlayınca üç kadın rüküş
kılıklarıyla çıkageldiler. Gelin onları:
-
Hoş
geldiniz teyzelerim, diye karşıladı.
Damat kadınları görünce çok bozuldu.
Kıza:
-
Bu
kılıksız kadınlarla nasıl olur da akraba olursun, diye sordu. Sonra kocaman
ayaklı kadının yanına gitti. Kadına:
-
Ayaklarınız
neden bu kadar yayvan, diye sordu. Kadın da:
-
Yere
basmaktan, yere basmaktan diye yanıtladı.
Damat ikinci kadına sordu:
-
Dudağınız
niye bu kadar sarkık? Kadın hemen cevap verdi:
-
Yalamaktan,
yalamaktan.
Sıra üçüncü kadına geldi. Prens ona da
sordu:
-
Baş
parmağınız niye bu kadar kalın?
-
İplik
bükmekten, diye cevap verdi.
O zaman prens irkildi. Hemen annesinin
yanına gitti. Ona:
-
Benim
sevgilim bundan sonra çıkrığa elini sürmeyecek, dedi. Dudağının uzayıp ayağının
büyümesini, parmağının kalınlaşmasını istemiyorum asla.
-
Aaa…Tabi,
dedi kraliçe. Mademki sen istemiyorsun o halde karın artık iplik bükmez.
Tembel kız iplik bükmekten böylece kurtuldu.
Annesini de saraya aldırdı. Hep birlikte
uzun ve mutlu bir yaşam
sürdü.
Çocukluğumun masalı!
YanıtlaSilÜrkütücü, yalana ve tembelliğe itici öyle değil mi?
İlginç!!!